Bilim Haberleri

…Üniversiteler, makaleler ve diğer araştırma kuruluşlarından

Başlangıçtan beri var olan tuhaflık: Evreni Erken Dönemlerinde Tek Boyutlu muydu? Bilim Adamları Teorinin Testini Belirtti

20 Nisan 2011 Evrenin erken dönemlerinde yalnızca bir mekansal boyutu mu vardı?

2010 Nobel Kimya Ödülü

Richard F. Heck Ei-ichi Negishi Akira Suzuki Fotograf: U. Montan Fotograf: U. Montan Fotograf: U. Montan Kimya alanında 2010 Nobel Ödülüne; “çapraz eşleşme organik molekül oluşturmada paladyumu katalizör olarak kullandıkları için”, Richard F. Heck, Ei-ichi Negishi ve Akira Suzuki ortaklaşa layık görüldü.

Bu, 2010 yılında Buffalo Üniversitesi fizikçilerinden Dejan Stojkoviç ve meslektaşlarının ileri sürdüğü teorinin akıllara durgunluk veren görüşü.

İddialarına göre, tek bir noktadan patlamış ve ilk başta çok çok küçük olan evreni  ilk dönemde; (bir düzlem gibi) iki boyuta genişlemeden ve (bugün yaşadığımız gibi) üç boyutlu hale gelmeden önce, (düz bir çizgi gibi) tek boyutluydu.

Teori, eğer doğruysa, parçacık fiziğinde önemli sorunlara neden olacak.

Şimdi, “Physical Review Letters” gazetesinde yayınlanan yeni bir makalede, Stojkoviç ve Loyola Marymount Üniversitesi fizikçisi Jonas Mureika “yok olan boyutlar” hipotezini ispatlayabilen ya da reddeden bir testi açıklamaktalar.

Işık ve diğer dalgaların Dünya’ya ulaşması zaman aldığından, uzaya bakan teleskoplar evrenin dış kademelerine derinlemesine erişebildikleri için aslında zamana geri dönüp bakabilirler.

Yerçekimsel dalgalar bir ya da iki boyutlu ortamlarda var olamaz. Stoykoviç ve Mureika, tasarlanan bir uluslararası yerçekimi gözlemevi olan Laser Interferometer Space Antenna’nın (LISA), erken evrenin daha düşük boyutlu dönemlerinden kaynaklanan herhangi bir yerçekimi dalgası tespit etmemesi gerektiğini düşünüyorlardı.

Yardımcı fizik profesörü Stoykoviç, evrimleşen boyutlar teorisinin, kainat hakkındaki düşüncemizden – evrenimizin nasıl oluştuğu hakkında – radikal bir değişimi temsil ettiğini söylüyor.

En temel fikir alanın boyutsallığının, gözlemlediğimiz alanın boyutuna bağlı olduğunu ve daha küçük boyutlarla ilişkili daha küçük alanlarla mı bağlantılı olduğudur. Bu durum; evren genişlemeye devam ettiği sürece, şimdiye kadar açılmadıysa, dördüncü bir boyutun açılacağı anlamına gelir.

Teori, ayrıca büyük patlama sonrası erken dönemde olduğu gibi, evrenin çok yüksek enerjili daha az boyuta sahip olduğunu ileri sürmektedir.

Eğer Stojkoviç ve meslektaşları haklıysa, parçacık fiziğinin standart modeli ile ilgili, aşağıdakilerin de dahil olduğu, temel sorunları çözmeye yardımcı olacaklar:

  • “Kuantum mekaniği ile genel izafiyet arasındaki uyuşmazlık.. Kuantum mekaniği ve genel görecelilik, evrenin fiziğini tanımlayan matematiksel çerçevelerdir. Kuantum mekaniği, evreni çok küçük ölçeklerde tarif etmekte iyiyken; görecelilik, evrenin büyük ölçeklerde tanımlanmasında iyidir. Şu anda, iki teori uyumsuz olarak kabul edilmektedir; Fakat evrenin en küçük seviyelerinde daha az boyutu varsa, iki çerçeve arasındaki matematiksel tutarsızlıklar ortadan kalkacaktır.
  • Evrenin hızlanan genişlemesinin gizemi.. Fizikçiler, evrenin genişlemesinin hızlandığını gözlemlediler, ancak bunun nedenini bilmiyorlar. Evren büyüdükçe yeni boyutların eklenmesi bu hızlanmayı açıklayabilir. (Stojkoviç dördüncü bir boyutun geniş kozmolojik ölçeklerde zaten açılmış olabileceğini söylüyor.)
  • Higgs bozonu kütlesinin değiştirilmesi ihtiyacı… Parçacık fiziğinin standart modeli Higgs bozonu olarak adlandırılan henüz keşfedilmemiş bir temel parçacık varlığını öngörür. Bununla birlikte, araştırmacıların standart modeldeki denklemleri gerçek dünyanın gözlenen fiziğini doğru olarak tanımlamak için, yüksek enerjilerde gerçekleşen parçacıklar arasındaki etkileşimlere ilişkin Higgs kütlesini yapay olarak uyarlamaları gerekir. Eğer uzayın yüksek enerjilerde daha az boyutu varsa, bu tür bir “ayarlama” ihtiyacı ortadan kalkacaktır.”

Stojkoviç, “Burada önermek istediğimiz, paradigmada bir değişikliktir” dedi. “Fizikçiler aynı sorunlarla 10, 20, 30 yıl boyunca mücadele ettiler ve mevcut fikirlerin uzantılarının doğrudan uzantıları bu sorunları çözmesi pek de mümkün olmadı.”

“Fikirlerimizde ki bir şeylerin sistematik olarak yanlış olduğunu göz önünde bulundurmalıyız” diye devam etti. “Radikal ve yeni bir şeye ihtiyacımız var, ve bu da radikal ve yeni bir şey.”

LISA’nın planlanan konuşlandırılmasının gerçekleşmesine hala yıllarca zaman olduğundan, Stojkoviç ve meslektaşlarının fikirlerini bu yoldan test edebilmeleri çok uzun sürebilir.

Bununla birlikte, bazı deneysel kanıtlar zaten düşük boyutlu uzay olasılığını göstermektedir.

Bilim adamları özellikle çok erken evrenle ilişkilendirilen yüksek enerji türü olan 1 teraelektron voltu aşan enerjilere sahip kozmik ışın parçacıklarının ana enerji akışının iki boyutlu bir düzlemde hizalandığını gözlemlemişlerdir.

“Yok olan boyutlar” teorisinin önerdiği gibi yüksek enerjiler daha düşük boyutlu tekabül ediyorsa, Avrupa’daki Büyük Hadron Çarpıştırıcı parçacık hızlandırıcısı ile çalışan araştırmacıların bu enerjilerde düzlemsel saçılma görmeleri gerekir.

Stojkoviç, bu tür olayların gözlemlenmesinin “önerilen fikirlerimizin çok heyecan verici, bağımsız bir testi” olacağını söylüyor.

2010 Nobel Fizik Ödülü

Andre Geim Konstantin Novoselov Photo: U. Montan Photo: U. Montan Fizik alanında 2010 Nobel Ödülüne; “çığır açan iki boyutlu grafen malzemesine yönelik deneyleriyle” Andre Geim ve Konstantin Novoselov ortaklaşa layık görüldü.

Karbon 7, bir atomun izotop kütlesine ilişkin referanstır. İncil’deki 666’ya atıfta bulunulan sözde kötünün adı – ve o kötü biziz – 6 proton, 6 nötron, 6 elektrondan oluşan karbon atomunun tanımıyken, 616 ise 6 proton, 1 nötron ve 6 elektrondan oluşan karbon atomunun tanımıdır. Orijinal Kutsal Kitap metninin 666 veya 616 biçiminde naklettiği konusunda devam eden bazı bilimsel tartışmalar olsa da fark etmez çünkü her ikisi de bizim amaçlarımız kapsamındadır.

Şimdiye kadar ki kimyasal karmaşıklıkların bazıları hakkında kıymetli çok az bilgi mevcut, ancak meseleyi bilim tarafından değinilmeyen nötronun amacını en azından biraz anlayabilmek için araştırmak zorundaydık.

Nötron; protonlar ve elektronlar arasında gidip gelen, madde (protonlar) ve ruh (elektronlar) arasındaki iletişimsel ve aktarıcı bir mekanizma işlevi görür. Bu, insanlar dahil olmak üzere Dünya üzerindeki her şeyin ve onun canlandırdığı her şeyin elektriksel varlığı ya da enerjik suretinin bütün fiziksel varlığının bir referansıdır. Mevcut yapılandırmadaki altı nötron bir tür sürekli değişen, neredeyse prizmatik, aktarıcı mekanizma işlevi gördüyse, o zaman 616 ile artık gereksiz karmaşıklık ya da bu altı yüzlü nötron aracılığıyla devam eden “önemsiz” bir iletişim vardır.

Oldukça karmaşık olmasına rağmen, bir bütün olarak temel kavram oldukça basit dile getiriliyor:i 666 = insan, 616 = daha akışkan ve süptil varlık, “biçimsiz” i ya da meta alemden, sürekli 3 boyutlu düzlemlerle etkileşime yoğunlaşacağız. Başka bir deyişle, bir şey yaratmak için iki şeye sahip olmalısınız ve onları birleştirmelisiniz. Bizim seviyemizdeki yerel, ciddi biçimde önemini yitirmiş ve oldukça yanlış olan, bir erkek ve bir kadının çocuk yapmak için gerçekleştirdiği fiziksel birliktir. Yanlış diyorum çünkü, her zamanki gibi görünen aslında gerçekten olanla aynı şey değil. Bu sentezin (çok orgazmik) sonucunda üçüncü bir (ya da daha fazla) şey yaratılır. Bilinciniz bir hiç değildir. Düşünce bir şeydir. Bilinciniz meta varlığınızla birleştiğinde, bu az önce bahsettiğimiz şeyin diğer başka şeylerle birlik için bir araya gelmesidir, bu ya da diğer düzlem/düzlemlerde gerekeceği üzere karbon-7 “bedeni” olarak yoğunlaşma becerisi olan yeni bir varlığı oluşturacaktır. Birçok kaynakta sıkça bahsedildiği gibi bu birden yoğunlaşabilen beden süper insan yeteneklerinin tüm özniteliklerine sahip olacaktır. Ne de olsa bizim duvarlardan geçmemizi sağlayacak somut karbon 7 versiyonlarımızın çok daha azını gerektirecektir.

Ortaya koymak için acele etmeliyiz, herkes için yol bu şekilde olmayacak. Gönüllüleri  (Yükseliş Belgelerine bakınız) olarak adlandırılan bazıları yalnızca geldikleri yere geri dönecek, dinlenecek ve belki de yeni görevlere başlayacakken, bazıları da fiziksel olarak diğer 3 boyutlu sistemlere (insan yerleşimini bekleyen yeni bir gezegen dahil) gidecekler.  Diğerleri, bu boyuta geçmeye hazır olanları bekleyen Gaia’nın (Dünya değil, Gaia) daha yüksek bir bilinç hali olan Dünya Yerleşimi’ ne geçecekler.

Şu anda fark etmemiz gereken en önemli konu, meta varlığınız tarafından yoğunlaştırılıp biçime bürünen karbon 7 varlığın birçok eski ve yeni kaynakta yanlış şekilde atıfta bulunduğu, tam olarak elmas, kristal ve ilahi bir varlık olduğudur. Yanlış dememizin sebebi; kristal, elmas, insana dönüşüyor olduğunuzu ancak hiç de meta varlığınız gibi insan olmayacağınızı ve bu boyutta var olabilmek için yalnızca bir karbon 7 bedene yoğunlaştığınızda insan olarak sınıflandırılabileceğinizi okumuş olma ihtimaliniz olduğu içindir.

6’ nın sizinle ve dünyanızla nasıl ilişkili olduğuna derinleşelim. “Siz ve sizin dünyanız.” konusuna dikkat edin. Bu da doğru değil. Bu bir ayrımdır. Doğrusu Siz’in kendi dünya’ nız olduğunuzdur. “Dünya” nızın geometrik temeli küp olduğundan, onun üzerinde herhangi bir noktayı göstermek için üç boyutu tanımlayan üç koordinatınız olmalıdır (x, y ve z koordinatları). Bir kübün 6 yüzeyi vardır ve sizin de üç boyutunuz var, 1) aşağı ve yukarı, 2) yandan yana, 3) ön ve arka, ve tüm Platonik Katı Maddeler (tüm “madde” lerin içeriği) simetri ile bu kübün üstüne ya da içine yerleştirilebilir ve bu gerçekleştiğinde Metatron Küp (daha fazla geometrik bilgi aşağıda) elde edersiniz. Sezgisel bir seviyede, altı nötron ve altı taraflı küp arasındaki benzerliği açıkça görürüz. Bu nedenle, 6 nötronun çarpıtma ve kesim biçimleri süzgecinden, kendileri tarafından tam da nasıl algılanması gerektiğini tanımlayan karbon atomlarından yapıldınız ve bu sayede programlanmış algınızdan siz kendi dünyanızsınız. 1 nötronla, yapımınız ölçülemeyecek biçimde daha az sınırlı algılamayı tanımlayacaktır.

Altı nötronu bire indirgeyince algımız kübik boyuttan değişik bir biçime geçer, burada artık  “mekansallık” mesafeden oluşmaz. Mesafe burada ya da orada gibi nitelendirilir ve “burada” ve “orada” ayrılığı niteler. Ayrılık, dolayısıyla bizim bildiğimiz yalnızca 3 boyutlu bu alemde deneyimlenebilir, aynı bizim dünyayı deneyimlediğimiz gibi. Ve bizim Kuantum diye adlandırdığımız alem, kimilerinin ifadesiyle yalnızca mesafesizlik olarak ifade edilen, dolayısıyla ayrılıktan yoksundur. Ayrılık olmaksızın bireyselleşmeyi akışkanlıktan daha iyi ne tanımlar? Yaklaşan Yeni Dönem, bazılarımızın mesafe bazlı “uzay” algısından mekansal ayrım olmayan bireyselleşmeye geçeceği kritik bir dönemeçtir. Kişinin bilincinin ne kadar genişlemiş olduğuna göre artık fiziksel bedene ihtiyaç duyulmayacaktır.

Esas özünü kavramamız gereken en önemli durum; mesafeyle tanımlanan uzay tam anlamıyla bir sınırlamadır. Neden? Çünkü bir yere varmak için onun içinden geçmeniz gerekir ve dolayısıyla geçen ya da harcanan zaman ve tüm sınırlamalar bu temel dayanaktan doğmuştur. Mesafeyle nitelendirilen bir uzay için önemli “fiziksel” bileşen yerçekimidir. Mekan/zaman/yerçekimini denklemden çıkardığınızda elinizde sınırlamadan yoksun düşünce alemi kalır.

Tüm bunlar eğlenceli olsa da bu yalnızca hem burada Dünya’ da, güneş sistemimizde, galakside ve ayrıca galaksiler arasında olanların yalnızca küçük bir kısmı. Karbon 7, herhangi bir suretle, herkes için geçerli değildir. Üstelik bu noktada yaptıklarımız , Tüm Güneşlerin Güneşinin, gezegenin geri kalanından farklı bir plana sahip farklı bir “uzay” olduğudur.